31 Mart 2017 Cuma

OKUL SEÇİMİNDEKİ HAYAL KIRIKLIĞI TECRÜBEMİZ

 
İki yıl araştırıp kurucusunu çok beğendiğim ,fikirlerine hayran olduğum bir hanımefendinin okuluna gönderdiğimi kızımı herkes biliyor .Lakin edindiğim tecrübeye dayanarak söylüyorum ki ,okul sahibine bakılarak okul seçilmesi yada ısrarla o okulda kalmak için uğraşıp,yapılanları es geçmek pekte doğru fikir değilmiş.Kabul etmek gerekirse hayal kırıklığına uğramak tamda bu olsa gerek.
İşin özü şu ki ,okul seçimi şu dönemde çok zor olsa da ,okuldan önce öğretmen seçimi önemliymiş.
Bütün gün zamanını geçirdiği ve çocuğunuzun iletişim kurabildiği..
Bizim öyle çok kriterlerimiz olmasa da tek bir olmazımız vardı aslında.İLETİŞİM.
İletişim çocukla ebeveyn ve okul arasındaki en büyük anahtardır bana göre..Onu anlayabilmek ,onu daha iyi keşfedebilmek için.
Fakat iki senedir bir kapalı kutunun içinde hapsolduğumuzu anlıyoruz şimdilerde .Bardağın dolması değil taşmasında farkedildi bizimkisi..
Biz çok etkinlik faaliyet isteyen bir anne baba değiliz dostlar.Hatta hiç sormadık diyebiliriz.Çünkü bizim evimizde, geçirdiğimiz zaman  küçük hanımın keşfi için yetiyor bizlere .Fakat çocuklar okulda değişirler bilirim .Ona rağmen birşey sorduğumuzda savunma mekanizmaları gelişen bir okulun çocuk gelişimindeki zararlarını gözlemledik diyebilirim.
Çocuk savunma mekanizması yüksek bir birey olurken,size doğru kalkanları kaldıramayabiliyor bu süreçte..Yalan kelimesi bu yaşlarda doğru olmasa da ,yaş özelliği olsa da genellikle anladık ki çevresinden öğreniyor.Nasıl mı?
Bir okul her yemekte tik koyuyor ve çocuk gördüğünde şu tepkiyi verebiliyor.
-Öğretmenim doğru yazmamış anne ben bugün hepsini yemedim.!
Çocuğun karşısında belki 14 kişi olarak gözden kaçmışsındır desemde ,
Fotoğraf çekimindeki gibi Mİ?diyebiliyor.!!!
Evet fotoğraf çekimi..
Bir gece neredeyse kösülerek uyuduğu ,kendini değersiz hissetmesine neden olduğu ve yemek dahi yemediği ,keşke flaş belleği göndermeseydim dediğim o fotoğraf kareleri.Kızımızın çekilmediği ,öğretmenin silinmiştir dediği,okul koordinatörünün bir etkinlikte bir çocuk çekilirken diğer etkinlikte başka çocuk çekiliyor diye savunma yaptığı..Bizim ise demekki bu okulda adalet yok ,bir çocuğa elma diğer çocuğa armut verilebiliyorlar diye anladığımız fakat çocuğumuzun bunu anlamakta zorluk çektiği hala daha dilinde ,Peki bu okulda beni çekerler unutmazlar dimi anne diye içine oturmuş zamanlar yaşadık.
Küçük tuvaletini hiç altına kaçırmayan çocuğunuzun sık sık altına kaçırdığını duyabiliyorsunuz örneğin.Tuvaletin küçük olmaması bir yana ,öğretmeni götürmediği için söylemekten çekindiği,zaman zaman söylediğinde tuvaletten çok seslendiğini dile getirdiği ,tuvalet yapmanın bile işkence haline dönüştüğünü anladık.Oysa tuvalet eğitimi dahi vermediğiniz ,eve küçük tuvalet yaptırarak ,bak kızım istersen burada yapabilirsin dediğimiz, bu şekilde 2 yaş doğum gününe bir gün kala gece gündüz altına evde neredeyse hiç kaçırmayan bir çocuğunuz varken ,okuldan sık sık bu not ile gelmesinin nedenini daha önce anlamalıydık.Fakat kendini daha güzel ifade ettiği zamanlara kaldık.
Çocuğunuzun belinin kanadının iki senede toplanmadığı,diğer velilerinde aynı ifadelerde bulunduğu oluyorsa ve çocuğunuz sürekli hasta oluyorsa DİKKAT
Biz anne babalar giyimine önem verirken, çiş kaçırmadığı zamanlarda üstü baş değişmiyorsa ve öğretmene söylediğinizde yine savunmaya geçiliyor ve isteklerinize kesin çizgi ile ket vuruluyorsa , çantasına koyduğumuz takımları sadece şükür ki ıslak kalmaması için gönderdiğimizi anladık.
Buna da bin şükür ettik ne diyelim ..
Okulda müsamere ,etkinlik hatta okul aile katılım formunun dahi kağıtta kaldığını görseniz de velilere sırf çocuklar birbirine alıştı,annelerle de iyi bir arkadaş grubunuz var diye ,yada başka okulda belki daha kötü olur diye ve okulların yüksek fiyat eşliğinde kalabiliyorsunuz pasif şekilde..
En sonunda bir gün kızınız hemşiresi olan okuldan parmağı şiş bir şekilde geldiğinde ,kızınız öğretmenime söyledim ama yine ilgilenmedi cümlesinde donup kalabiliyorsunuz.Kıymık batmasını öğretmen görmedi duymadı desenizde,bütün gece o kadar saat elinde enfeksiyon kapmış mıdır diye korkudan uyuyamazken,defterine yazdığınız not sonrası okulu arıyorsunuz.
Okuldaki öğretmen meşgul gerekçesiyle telefonunuza gelmezken ,okuldan size gün içerisinde geri dönülmeyerek okul santral görevlisi hanım yarın sizi koordinatörümüz ve okul müdürümüz toplantıya çağırıyor denilebiliyor.
Nezaket ve görgü kuralları dersi koyan okulun nezaketen bir öğrencisini sormaması ,ilgilenmemesi,sadece sanki siz suçluymuşsunuz gibi hiyerarşi  bilsenizde ,okulun bunu bilmediğini farkediyorsunuz.Okul defterine hiç olmadı bir not yazılmıştır diye akşamı bekliyorsunuz fakat nafile..
AÇIKLAMA BİR YANA TEK BİR GEÇMİŞ OLSUN CÜMLESİ DAHİ YOK.
TEK BİR CÜMLE YAZILMIŞ BUGÜN ÇİŞ KAÇIRDI.
Teşekkür ederiz .Bir geçmiş olsun dahi yazmayan ve merak etmeyen,hatta açıklama tenezzülünde bile bulunmayan okula karşı yazdığınız notun savunmasını yapmak adına suçluymuşuz gibi okul idaresiyle görüştüğümüz için.
Sonuç mu?Yazdığım notta asla hakaret ,üzücü bir kelime olmasa da tepkili olmamız gerekirken anne baba olarak tepki yapmamamıza rağmen ,nota tepki yapan öğretmeni savunan okul koordinatörüne açıklama yapıyoruz. ..Tabiki bu sefer böyle olmuş kusura bakmayın görülmemiş diye savunma beklerken ,bizim öğretmenimiz uzun yıllar bizimle çalışıyor diyerek öğretmeni savunduklarını dinliyorsunuz.Oysa psikolog hanım diyordu ki,çocuğunuz hiç yaptığını kabullenmiyor.Evet tıpkı okulu gibi..İNKAR VE SAVUNMA MEKANİZMASI İŞLİYOR.KÖRLE YATAN ŞAŞI KALKIYOR NAPALIM DEMEKKİ..
Gerçekten çok teşekkür ederiz.
Tek sevdiğim okul müdüresi ve okul sahibini tüm bunların dışında tutarak söylüyorum ki, umarım ekibini değiştirir ve eğitim hayatında devam edebilir.Neyse..
Velhasıl kötü tecrübelerimizi edindik biz dostlar.
Biz nezaketimizi bozmasak ta ,aman kızımızın düzeni bozulmasın desekte,okulumuza hergün değerli öğretmenimiz diye not göndersek özel günleri atlamasak ta yada sık sık değer ifade etsek ,olur böyle şeyler diye kılıf diksek te ,nezaket göremediğimiz okulda anladık ki kızımızın daha fazla işi yok.AİLE İLE İLETİŞİM KURMA YOKSUNU OLANLARIN ÇOCUKLA İLETİŞİMİ NASIL OLABİLİR DEDİK VE ARTIK ÇOCUĞUMUZA GERÇEK ANLAMDA İNANDIK.Çocuğumuzun zamanını harcamaktan vazgeçtik.
Çünkü zaman değerli..
Evlat çok çok daha değerli..
Umarım sizinde değer verdiğiniz kadar size ve evladınıza değer veren insanlarla karşılaşırsınız dostlar.Özel bir okula gönderirken ,çocuk esirgemeye gönderir gibi bastırılmadığınız ,savunma mekanizması değil de empati ve eleştiri yeteneği gelişmiş bir okulla karşılaşabilirsiniz.
Umarım hayal kırıklığına uğradığınız için ,23 nisan çocuk bayramına hazırlanan çocuğunuzun hayallerinin tuzla buza dönüştüğünü,o güne özel kıyafet dahi almışken izlemek zorunda kalmazsınız.
Umarım acilen bir okul arayışında olmazsınız.Çünkü zor..Okul sahibini istediğiniz gibi bulsanız da ekibini aynı nezakette ,aynı görgüde ,aynı insanlıkta bulmanız çok zor.Allah herkesi yapmacık olmayan ,samimi gülüşleri olan ,öğretmenliği yıl tecrübesine değilde ayırt etmeyen,iletişim kurabilme yetisinde bulabilen ,sevgili ve saygılı insanlarla, gerçek nezaket sahibi öğretmen olmayı diploma ile değil özde hak eden insanlarla karşılaştırsın.
Biz yeni okulumuza kaydımızı yaptırdık.Umuyorum ki iletişimi ve insanlığı güzel gerçek bir eğitimciyle karşılaşalım.Çok şey istemiyoruz.Etkinlik ,faaliyet ,müsamere ,yarış atı değil bizim yavrumuz.SADECE KONUŞABİLECEĞİMİZ BİR EĞİTİMCİ OLSUN YETER.
ANNE BABA OLARAK ÜMİT EDİYORUZ Kİ, GÜVENLİ VE İLETİŞİM KURABİLDİĞİMİZ BİR YIL BİZİ BEKLİYOR OLSUN..
ÇOCUĞUMUZUN SAVUNMA MEKANİZMASINI ÖRNEK OLARAK GELİŞTİREN,FAKAT SÖZLERİYLE BASTIRIP DÜŞÜNME YETİSİNİ KAYBETTİREN,HAYAL GÜCÜNÜ HAREKETE GEÇİRTİP SIR SAKLAMAYI ÖĞRETMEYEN BİR ÖĞRETMENİ OLSUN..

BİZ TECRÜBEYLE SABİT ANLADIK Kİ,OKUL SEÇERKEN, BİNADAN VE SAHIBINDEN ÇOK, EKİBİNE ÇOK AMA ÇOK DİKKAT ETMEK GEREKIYOR DOSTLAR!!KAVRADIK KI BAZI SEYLERI YAŞAYARAK ÖĞRENİYORSUNUZ .IYI ZAMANLAR YAŞAMANIZ DILEKLERIMLE

27 Mart 2017 Pazartesi

CANIM KIZIM MUTLULUĞUNUN SESİNİ DUYMAK İÇİN BAS NOTALARA




Çocuğum şu kursa gitsin .
Bunu öğrensin.
Bunu da yapıyor diyen ve  övünen  bir anne değilim .
Lakin istediği ,sevdiği alanlarda desteklemesini de bilirim.
Kızımız uzun zamandır evdeki orgumuzla haşır neşir olmasına rağmen ,geçenlerde şöyle bir konuşma geçti aramızda..
Ben salona bir müzik ,bir tiyatro köşesi hazırladım.Bir dişçi muayene ve bir laboratuvar köşesi haricinde bakkalımız var .Mutfağımız vs..
Küçük hanım baba mesleğinden olsa gerek küçüklüğünden bu yana doktor olmak istediğini söylüyor.Zamanla bu değişir mi bilemem ama babayı rol model aldığımız kesin.
Benim çocuğum şu mesleği edinmeli dediğim elbette ki bir meslek yok.
Ben insanların sevdiği işleri, kendi isteyerek seçmesinden yanayım.
Bana göre meslek hayatı ,tüm yaşamın büyük bir kısmını kapladığı için sevmesi,mutlu olması şart bir insanın.
Fakat bir yandan sanatsal yönünün bana çektiği de aşikar.
Hal böyle olunca salona yerleştirdim ki yönelimlerini özgürce seçebilsin diye..
Dedim ki ,annecim uzun zamandır farkettim ki org ile uğraşmayı çok seven sen ,hiç ellemiyorsun.
Bir sebebi var mı?
Küçük hanım ne dedi biliyor musunuz?
Annecim,ben çalmayı çok istiyorum ama şarkı çalamıyorum .Üzülüyorum dedi.
Ben;
Sen tuşlara basınca harika sesler çıkıyor desemde .
Öyle değil çalmayı istiyorum dedi üzgün üzgün.
Öğrenmek için yardım alsak mı ki dedim.
Nasıl ?Okul gibi mi dedi
Müzik kursları var okul gibi..
Bir bakalım soralım .Yorulmayacak ve sıkılmayacaksan ve öğretmenler yaşı müsait öğrenebilir derlerse istermisin kursa gitmeyi dedim
Boynuma atladı.
Bu diologtan sonra dururmuyum ..
Hemen araştırma yaptım,babamızla ve minik ellerle  birlikte kurs yolunu tuttum .
İnanın çok mutluydu.
Kursta biz kurum sahibiyle konuşurken ,aldığı dersteki piyanonun resmini çizmiş ve gelip dedi ki,
babacım nolur ben buraya hep geleyim çok mutluyum.Çok istiyorum çalmak ...
Şaşırdılar.Bende şaşırdım elbette .Bu durum ,bu aşk devam edermi bilmiyorum.Ama ben aslında piyano kursuna öğrensin diye değil ,mutlu olduğu için göndermek istiyorum.
Okulu da öyle..Başka okullar önersek te mutluyum ,okulumu seviyorum demesi en büyük etken bizim için.
Ben yarış atı yetiştirmiyorum dostlar.
Çok başarılı olsun .Üç dört dil bilsin,akademik ve sosyal alanlarda başarılı olsun diye değil..
Etkinlikleri ,oyunları,faliyetleri de bu yüzden yapmıyorum
Başarmak istediği alanlarda sonsuz babasıyla birlikte arkasındayız
Ancak küçük hanıma da  ilettiğimiz gibi ,başarısız olsa da onu seven bir anne babayız biz...
Sadece mutluluğunun peşinden koşmaktayız.
Ve onun bir gülücüğü için koşmaktan yorulmayız eşimle ikimiz...
Evet dostlar.
Dört dörtlük anne babayız diye iddiamız yok ama onunla yaşamaktan zevk almakta,Allahım bizim evladımızla birlikte her çocuğu anne babasına bağışla diye dualar etmekteyiz.
Sevgi saygı yanında mutluluk dolu yarınlara
Biz biliyoruz ki,en büyük başarı bir insanı mutlu yaşatabilmektir.
Ve mutluyum diyebilmektir.
Dileğim o ki,çocuk yardım çığlıklarının değil,çocuk kahkahalarının kulak çınlattığı bir dünyaya..
Ve hep birlikte mutlu yarınlara ..
İyi haftalar diliyorum tüm canlılara..
Hadi kızım sadece mutluluk ve iç huzur için bas notalara..
Evrensel bir dille haykır kainata..
Başarmak, istediğin bir alanda sadece emek vermektir unutma..



Minicik bir anıyla son veriyorum yazıma..
Ve diyorum ki,çocuklar istedikleri zaman istedikleri alanlarda gitsinler kurslara..
Biz seni okulda yada sosyal alanlarda iyi not alacaksın alkışlanacaksın  diye sevmeyeceğiz hiç bir zaman ,her şartta bizim tatlı kuzumuzsun bitanem yolun açık olsun dualarımızla..

26 Mart 2017 Pazar

SAYGI VE SEVGİ ANAHTARI

Dün okulumuzdan istenen müzik aletleri çalışmamızı yaptık sayılır ama ondan önce neler yapmadık ki..
Pepee ye gittik.Sınıf arkadaşımız Alp ile karşılaştık ve oyun parkına girdik derken tiyatro zamanımız geldi ve sanata yetişmek adına koşar adımlarla etkinlik alanına ilerledik.Buraya kadar  herşey  normal ve herşey güzel.
Ancak sorun şu ki ,sanata gidenlerin sanata saygısız olabilmeleri.
Affınıza sığınarak söylüyorum ki konuşan mı ararsın,tiyatro ortasında girip çıkan mı yada uyarılmasına rağmen defalarca telefonu çalan mı?
Küçük çocukların ağlamasından söz etmiyorum elbette başımla birlikte yeri var.Fakat büyük insanların anne ve babaların bunları yapması..
5 yaşını doldurmayan kızım çıkınca ne kadar çok konuştular .Konuşulmaz ki dimi anne dedi.
Buyurun
Küçücük çocuk ama ..
Nice büyüklerden daha büyük davranabiliyor bazen..hani derler ya akıl yaşta değil baştadır diye..
Böyle durumlarda sıra beklemeyenler mi ararsın.Önce çocuğu girecek diye hak yiyenler mi.
Aslında matematikten biyolojiden daha önemli bir şey var ki..O da nezaket ve görgü kuralları..
Ders olarak kesinlikle okutulması gereken.
Bu sene kızımın okulunda en çok sevindiğim ders dostlar.
Nezaket ve görgü kuralları..
İngilizce yada Fransızcadan bana göre çok daha önemli .
Bana kalırsa insanın öğrenmesi gereken en güzel şey insan olmasıdır.

Her gün onlarca cinayet vahşet gördüğümüz bu dünyada ,ne mezunu olmasından ziyade insan ol cümlesi..
Babamın benim hatıra defterime yazdığı cümle..
Her defasında yaptığım ne hata varsa yada insan olarak egolarımı kontrol altına almaya çalışsam da kabardığı anlarda hatrıma gelen beni utandıran ve kalıba sokan o cümle..Ne olursan ol önce insan ol cümlesi..
Ne demek insan olmak ?
Etten kemikten olmanın yetmediği bir durum demek ki..
Velhasıl insan olmak hem kolay hemde çok zor azizim.
Ne diyelim  nezaketli ,görgülü olup ,herkese insan olabileceğimiz günler dilemekteyim.
Bunun için küçük hanımın saygı ve sevgi anahtarını sizlere göndermekteyim.
Ne olursa olsun pepenin birlik zamanı şarkısınıda ülkeme ve dünyadaki tüm iyi insanlara hediye etmekteyim dostlar.
Sağlıcakla mutlu yarınlara..
Sevgi ve saygıyla..

24 Mart 2017 Cuma

EMZİRİRKEN KİLO VERMEK İSTEYEN ÖZGÜN ANNELERE ÖNERİLER

  
Bugün çocuklar için değil anneler için yazmak istiyorum.
Yaz gelince en çok muzdarip olduğumuz kilolardan söz etmek istiyorum.
Hani doğumda alınan ve daha sonra verilmesi için uğraşılan.
Kilo verirken emzirmeyi de istediğimiz anneler olarak konuyu açmak istiyorum.
Ben 6 ay su bile vermedim ve iki yaşına gelinceye kadar emzirdim.Eski kiloma kısa zamanda geri döndüm .Hep soruyorlar .Nasıl? diye .
Aslında bakarsanız öncelikle mutlu olmaya ,stresten uzak durmaya, artık kendiniz için değil bebeğiniz için de özen göstereceksiniz.Bu bilinci sürekli hafızanızda tutarak ,sakin olmaya çalışabilirsiniz.Minicik evladınıza bakarsanız stresten uzaklaşabilirsiniz.
Stresin yanı sıra ,özel  bir diyet hayatım boyunca uygulamadım.Ben beslenme uzmanıyla büyüdüm .Ancak sağlıklı olmak için ,öncelikle psikolojinize zarar vermememiz gerekir düsturundan yola çıkarak doğumdan sonrada huzur içinde kilo verdim.
Nasıl mı ?Hadi tek tek ele alalım..



Öncelikle  bilindiği gibi su tüketiminin öneminden bahsetmek istiyorum.
İnsan yaşamının %60 ı su olduğu ve diyet listelerinin baş tacı olduğu bilinmektedir.
Su,doygunluk hissi vermekle birlikte,metobalizmanın hızlı çalışmasını da sağlamaktadır.
Bu dönemde su tüketimimi fazlalaştırdım.



Bir diğer husus ekmek ki o da ,diyete başlayan herkesin hemen ekmeği kestiği gözlemleniyor.Oysa sadece beyaz ekmek yerine esmer ekmeği tercih etmek sağlığımıza olumlu katkılar sağlıyor.Esmer ekmek fazla çiğnenmesi gerektiğinden dolayı iştahı baskılıyor.
Posa bakımından zengin olması sebebiylede yine tokluk hissi veriyor.
Ruşeymli ekmek B vitamini barındırdığı için öğrenme ve kavrama fonksiyonunu da arttırıyor.Hamilelik ve doğum sonrası üniversite hayatım devam ettiği süre boyunca günde 1 yada 2 dilim vitaminli ekmeği soframdan eksik etmedim.Makarna yada buğday varsa o gün ekmek yemiyerek dengeledim.



Tuza gelince 100 gr ekmekten bir insan günlük tuz tüketim ihtiyacının %32 sini karşılıyor.Aslında sağlık açısından ekmek tüketildiği zamanlarda yemeğin tuzsuz tüketilmesini de uzmanlar öneriyor.Aşırı tuz tüketiminden uzak durdum

 

Bunların dışında ,ara öğünlerde kayısı ,incir ,badem gibi yiyecekler atıştırmak ancak tabii 1- 2 tane açlık hissini bastırmamızı ve protein almamızı sağlıyor.Ben günde bir kaç taneyi geçmeyecek şekilde özellikle inciri tükettim.Bol süt yapıyor tavsiye ederim



Dediğim gibi ,emzirme döneminde incir ve bol yeşillik tükettiğimi söyleyebilirim.Böylelikle tokluk hissi verirken ,bol süt olması sağlanabiliyor.
Tabii her gün bir meyve yemekte sağlık açısından önerilse de, fazlası şekere dönüşüyor bilmek gerekiyor.
Yediğiniz yiyeceklerden çok miktarı aslında insana kilo aldırıyor diye düşünüyorum .Benim için böyle bir durumda porsiyonları azaltmak çok işime yarıyor.Her şeyden az az yemek en azından tadından mahrum kalmamak, hem psikolojiye hemde bir süre sonra mide küçültme işinde yarıyor.
Lifli yiyecekler tüketilmesine özen göstermekte ve tabii bol aktivite yapmakta yarar var.










Hem ev işi, hemde çocuk bakımının sorumluluğunda olan annelerin ,gün içerisinde hareketsiz kaldığı ve pekte oturduğu söylenemez.Birde çalıştığımızda yeterince yoruluyoruz.Lakin düzenli kas bölgelerimizi çalıştırmaya benzemediğini de söyleyebilirim üzülerek .

Ben kızımla birlikte plates yapıyorum dostlar.
Öyle zorlanmadan bir kaç hareket ile yavaş yavaş başlayabilir ,vücudunuzu çalıştırabilirsiniz.
Aynı zamanda dik duruş ile sırt ağrılarından kurtulmanızı sağlayabiliriz.

Özetlemek gerekirse,hem bol süt vermek hemde sağlıklı olmak için egzersiz ,az yemek,sık öğün,bol su ve yeşillik,arada kuru meyve taneyle ..Et ,balık ve tavuk sebze ,kuru baklagil bunlar ölçülü yenirse sadece vitamin depomuzu dolduruyor.

Unutmamak gerekir ki,doğada olan her şeyi sağlıklı bir şekilde tüketirsek ve aktif hareket edersek vücut zarar değil fayda sağlıyor.

Ne diyelim .?
Umarım hayatımın kelimelere dökülmüş hali bir nebzede olsa yararlı olabilmiştir.
Sağlıklı beslenme ve sporla ,bol sütleriniz olsun ki,geleceğimiz olan  minik insanlarımızı mutlulukla büyütün sevgili özgün anneler.
Sağlıcakla kalın..
Özgün anne de kalın..

22 Mart 2017 Çarşamba

PİNOKYO OYUNU

Anaokulu döneminde çocuğunuzun savunma mekanizmaları oluşurken ,bazen çocuklar dozu aşırıya kaçırabiliyorlarmış.
Mış diyorum çünkü uzmanlığım olmayan konular hakkında yazarken ,bu konularda eğitim almış insanların emeğine son derece saygı duyuyorum.Özellikle danışmadan ,
uzman tavsiyesi almadan asla kaleme almıyorum.
Evet dostlar..
Anaokulu dönemleri ,bildiğimiz gibi,çocuğun kendini keşfettiği ve ben büyüyorum dediği zamanlardır.



Ben büyüdüm
Ben ilkokula gitmeye hazırlanıyorum.
Ben yaparım
Ben giyebilirim
Ben yiyebilirim
Kıyafetlerimi Ben seçebilirim..
Ve daha nice nice BEN sözcükleri..
İşte bu dönemde kendini ,ben herşeyin en iyisini yapıyorum kulvarına girdirttirmişken,çocuğunuzun savunma mekanizmasınında geliştiğini farkediyorsunuz.
Ben yapmadım
Ben etmedim
Ben söylemedim
Çünkü ben herşeyin doğrusunu yaparım
Yapmasamda doğrusunu yaptığımı gösteririm.
Biz ebeveynlerin yalan dediğimiz ancak uzmanlara göre  inkar olsa da ,çocuk gözünde beni hep iyi göstermeye çalışma arzusudur bu sözlerin temeli.
Anne baba olarak ilk yalan zannettiğimiz sözcükleri o masum yavrunuzdan duyduğunuzda ki duygu inanılmaz .Sanki eyvah dünya başıma yıkılıyor diye düşünüyorsunuz ve telaşa kapılıyorsunuz.Çok öfkeleniyor bu durum neden diye düşünmeye başlıyorsunuz.
Hal böyle olunca uzman gözüyle bu durumu incelemek için araştırmalara koyuluyorsunuz.
Birde birinden duysam daha iyi olur diyorsunuz.
Ben de sizlerdenim.
Her anne babanın başına gelebileceğini bildirmek isterim
Öncelikle çocuğunuzun bu dönemlerdeki yalan değil inkar etmelerinin normal olduğunu söylemek isterim.
Sakin..
Okul psikoloğumuz Esin hanımla bu konuyu konuşmak için gün sayarken ,okul görüş günümüz geldi çattı bile..Tabii her anne baba çocuğunun mükemmel olduğunu duymak ister.ve sanki bazı davranışları saklamaya ,aslında benim çocuğum yapmaz öyle şey diyerek farkında olmadığımız koruma içgüdüsüyle savunma mekanizmasını çalıştırmaya başlar.Tıpkı minik yavrularımız gibi.İnkar eder ..Ancak ben hiç birşeye benim çocuğum yapmaz moduyla yaklaşmamaya dair kendime söz vermiş bulunuyorum
Nedenine gelince,küçükken tanıdığım bir aile de kalem silgi derken künyemi alan ,almadım diye inkar eden bir çocukla tanıştım.Ailesi ile irtibata girsek te ,aile bunu bir türlü kabullenemedi .Hatta benim çocuğum yapmaz tepkisi hafif kalarak bir süre anneme tepkili davrandıklarına şahit oldum.Ve çocuğun bu hastalığı tüm aile inkarına rağmen geçmedi.Çocuk büyüdü..Hastalık büyüdü ve gelin görün ki o masum çocuk hapishane yollarına düştü.Aile inkar etmeyip ne yapabiliriz olabilir deseydi .Bugün o küçük çocuk ,büyüdüğünde hapishanede olmayabilirdi..
İşte böyle bir olaya şahit olmamdan dolayı verdiğim söz..Benim çocuğum her çocuk ,her insan gibi herşeyi yapabilir..Ancak ben ne yapmalıyım ?olacaktı.
Böyle bir durumun nasıl aşılabileceğini ve çok büyütülecek bir problem olmadığını tatlı tatlı dinledik.
Ayna dedi ..
Ne zor şeydir aynayı kendine  ve sadece güzelliğini görmeden kendini eleştiri yağmuruna tutmak..
İşte şimdilerde bunu yapma zamanı..
Aslında çocuk büyütürken uzmanlar şunu dile getiriyor .Önce kendimizi büyütelim olgunlaştıralım.
Önce kendimize ayna tutalım .
Önce kendimizi eleştirip ,kendi kendimize itiraf edelim.
Ben itiraf ettim .Yalan söyleyen biri değilim ancak ,ne yalan söyleyeyim inat biriyim ve bu inadımı çocuğum için kırmalıyım.
Anne baba  olmak ,çocuğun için canından bile vazgeçmekse eğer,huylarımızı inkar etmemeye kendimizden başlamalıyız.Öğrendiğim kadarıyla,bu bir eksiklik değil olgunlaşmaya kendimizden başlayarak ,miniğimizinde kabullenme ,hatalarıyla yüzleşme huyundan başlayıp,onu her şekilde sevebileceğimizi göstermeliyiz.Bu seferlik böyle oldu .Olabilir cümlelerini ve itiraflarını kendi yörüngemize koyarak ,çocuğumuzun inkar mekanizmasının yalana dönüşmemesini sağlamalıyız işin özü..
Yani aslında kendimizi terbiye etmeliyiz dostlar çocuklarımızın örnek aldıkları kişiler bizleri..yani kendimizle aynada yüzleşmeli ,kendimizi kabul etmeliyiz.
Hata insana mahsustur.Kimse dört dörtlük değildir.Önemli olan bu hataları görmezden gelmeyerek,halının altına itmemektir.
Hadi ..Çocuğumuza yalan söyleme demek yerine aynayı alıp kendimize, biz ne kadar itiraf ediyoruz??? Denemeye..Ne dersiniz?
Aynada inkar etmeme oyununu biz ebeveynler oynayarak işe başlayalım mı?
Ve bu oyunu çocuklarımıza da öğretip OLABİLİR anahtar sözcüğümüzü aile içinde kullanalım mı?
İnkar etmeden bu seferlik oldu ama bir daha olmaması için dikkat ederim demenin zor olmadığını çocuklarımıza göstererek,burnumuz uzamadan ,çocuklarımızın burunlarına törpü yapalım mı?
Ne dersiniz.?
Kimse mükemmel değildir bilinciyle mükemmmellik takıntılarımızı bir kenara atalım mı?
Bana uzmanımızın söylediği İÇ HUZURA KAVUŞMA KİLİDİ ve OLABİLİR ANAHTARI iyi geldi .Siz ne dersiniz dostlar?
Tüm ülkeye ,hatta tüm dünyaya elden ele bu anahtarı sevgiyle dağıtalım  mı?
Sizinle ve çocuklarımızla pinokyo olmama oyununu oynayalım mı hep beraber.NE DERSİNİZ?
BUGÜNDEN İTİBAREN AYNAYI ELİMİZE ALALIM MI?

20 Mart 2017 Pazartesi

DOĞADAKİ CANLILARIN SESSİZ ÇIĞLIKLARI


Belki senin için çok küçüğüm.
Gözünle göremeyecek, vicdanınla hissedemeyecek ..
Kimbilir ..çektiğin fotoğraflarda bile farkedemeyecek kadar..
Ancak BEN VARIM..

Uzakta küçücük gözüksemde ,yaşadığım alanları kirletsen de BEN VARIM.
Ben buradayım
Siz insanların yaptıkları çöp kutularını dahi umursamayan SEN ve
pisliğimi doğaya bırakmayan BEN..

BİZ CANLILAR ...
HEP BİRLİKTE YAŞAMAKTA OLAN BEDENLER..
BİZ BU EVRENDE BİRLİKTE NEFES..
BİRLİKTE CANIZ
VE HEP BİRLİKTE YAŞAMA TUTUNMAKTAYIZ.

Köpekler dahi pisliklerini toprağa gömerken ,kediler toprak eşelerken,
 izlediğin bu güzel manzaranın ortasına çöp atan ,yediğini içtiğini fırlatan SEN ..
RAHATMISIN?

Başka bir vatan yokken,bir çok toplumlar  toprağa muhtaçken,
 toprağını,suyunu ,havanı kirleten SEN..
 HUZURLUMUSUN?

Yaşadığımız alanı katleden ,ne dalında çiçek ,
ne toprağa tutunmuş ağaç bırakan,
nede yaşadığın senelerde bir ağaç diken,
toprağa tohum dahi serpmezken,
her gittiğin piknikte havayı kirletmen yetmezmiş gibi atıklarını keyif yaptığın yere bırakarak ,diğer canlıların keyfini kaçıran SEN..
 MUTLUMUSUN?


YAPMA..
BİR ÇÖPÜ BİR KUTUYA ATMAK BU KADAR ZOR DEĞİL.
EY İNSANOĞLU..

YERLERE VE DOĞAYA ÇÖP ATMA ..

HAKKIN YOK .

ZARAR VEREMEZSİN BENİM DÜNYAMA..

SADECE SEN YAŞAMIYORSUN UNUTMA

ELİNİ VİCDANINA KOY
VE ÇÖPÜNÜ AT BİR TORBAYA
YADA BİR KUTUYA..


Hafta sonu deniz kenarında gezerken sanki uzakta gördüğüm canlılar bunları dile getirdi bana dostlar.
adeta herbiri yapmayın diye çığlık attı ..
Hani kuşlar fısıldadı derler ya..Aynen öyle..
İçim sızladı..
ve kalemim ağladı.
HER CANLININ YAŞAMAYA HAKKI VARDIR.
İNSANOĞLU BÖYLE GİDERSE HASTALIK VE NİCE BELAYLA KARŞI KARŞIYA KALACAKTIR.
ÇÜNKÜ  İNSAN HAKETTİĞİNİ YAŞAMADAN SON NEFESİ BULAMAYACAKTIR.NE DEMİŞLER..

KARAR SENİN EY İNSANOĞLU ..YA DUYARSIN ÇIĞLIKLARI..
YADA ALIRSIN AHLARI..NE DİYELİM

KARAR DA AKILDA VİCDANDA SENİN

YA SESSİZ OLUN
YADA
SES
SİZ OLUN..KARAR SİZİN..

OKUL DÖNEMİ GELİŞİM ÖZELLİKLERİ



Ben Uzmanlık gerektiren konularda uzmanların yazılarını okumayı ve sunmayı daha çok seviyorum .Nedenine gelince ,bir bilene danışmak gerekir denir ya..Buyrun bir prof.gözünden okul döneminde çocuk gelişim özellikleri.

OKUL DÖNEMİNDE FİZİKSEL GELİŞİM

6-12 yaşlarını içeren bu dönemde bedensel gelişim yavaşlamaktadır. Bunun sonucu olarak da bu yıllar arasında beden görünümünde yaşanan gelişmeler çok belirgin değildir
Ancak bu dönem içerisinde motor beceriler mükemmelleşmeye başlamaktadır.
6 yaşlarına geldiklerinde gövdelerinin uzunluğu doğdukları dönemin iki katı olur. Bu dönemde göğüs kafesi genişlerken ve yassılaşırken kaburgaları da eğik bir pozisyondan daha dik bir pozisyona geçer
Bu dönem içerisinde yüz yapısında da belirgin değişiklikler yaşanmaktadır. Örneğin, alnı yassılaşırken burnu da büyümektedir. Kalıcı dişler bebeklik (süt) dişleri ile yer değiştirir, çenesi büyür ve yüz profili belirginleşmeye başlar
Sinir sistemi gelişimini bu yıllarda tamamlarken iskelet sistemi gelişmeye devam etmektedir. İskelet sisteminin gelişimi açısından mineraller özellikle de kalsiyum ve fosfor kemiklerin sertliğinin ve dayanıklılığının artmasına yardımcı olmaktadır
OKUL DÖNEMİNDE PSİKO MOTOR GELİŞİM

Okul çağı çocuğu hem kaba hem de ince motor becerilerini sergileyebileceği etkinliklere katılmak için oldukça isteklidir. Bu nedenle de çocuğun fiziksel aktiviteler içerisinde yer alması beden sağlığı, kendini yeterli hissetme, bilişsel ve sosyal becerilerin gelişimi gibi çocuğun gelişimini pek çok açıdan olumlu yönde etkilemektedir. Fiziksel eğitim içerisinde yarışmalar veya takım sporlarının yanı sıra öğrencilerin hemen hemen hepsinin katılabileceği ve performanslarını sergileyebileceği yürüme, koşma, zıplama ve tırmanma gibi aktivitelere de yer verilebilirBu yıllarda kaba motor beceriler oldukça fazla yer kaplamaktadır. 6 yaşına kadar çocukların büyük bir çoğunluğu patene binebilirler, ip atlayabilirler ve iki tekerlekli bisiklete binebilirler. 7 yaşına geldiklerinde büyük bir çoğunluğu çok iyi koşabilir ve zıplayabilir.
Bu dönemde motor becerilerin gelişiminde cinsiyet farklılıkları dikkati çekmektedir. Erkekler, zıplama, koşma, atlama gibi becerileri kızlara göre daha iyi yaparlarken kızlarda ince motor beceriler erkeklere göre daha iyi yaparlar
Bu yaş çocuğu kollarının, omuzlarının, bileklerinin ve parmaklarının kontrolünü kazanır. Böylelikle bu dönemin sonuna gelindiğinde çocuklar müzik aleti çalma, dikiş dikme, sanat çalışmaları yaratma gibi uğraşlar için gerekli olan ince motor becerilere sahip olurlar. İnce motor becerilerdeki gelişim özellikle ilkokul öğrencilerinin elyazısını yazabilmesine olanak sağlar
Ergenlik döneminde boy ve kilo artışı çok hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Yaklaşık dört yıl içerisinde kızlar ve erkeklerin ilk olarak fiziksel görünümlerinde olmakla birlikte diğer gelişim alanlarında da çocukluktan yetişkinliğe doğru bir değişim geçirmektedirErgenlik öncesi dönemde bacaklar gövdeden uzundur ve kollar uzamaya başlamıştır. El ve ayaklar, kol ve bacaklardan önce olgunluğa ulaştığı için oransız görünmektedir. Ergenlik öncesi dönemden başlayarak vücuttaki yağ dokusu artar. Yüz kemiklerinin büyümesi ile burun ve alt çene belirginleşir, yüz konfigürasyonu değişir. Ergenlik döneminde böbrek, kalp gibi iç organlarında büyüklüğü artmaktadır Erkekler ve kızlar için büyüme farklı zamanlarda başlamaktadır. Ortalama olarak kızlar büyümeye erkeklerden 2 yıl önce başlarlar ve büyüme sürecini erklerden daha önce tamamlarlar. Yaklaşık olarak kızlarda 10 yaş civarında başlayan büyüme dönemi ile birlikte kızlar 11 yaşlarına geldiklerinde kendi yaş grubundaki erkeklerden biraz daha uzun boylu ve daha kilolu olurlar. Ancak 13 yaşına gelindiğinde durum değişiklik gösterir ve erkeklerin beden yapıları kızlara göre daha yapılı olur
Puberte: Cinsel Olgunlaşmanın Başlangıcı

Puberte, hipofiz bezinden beyine yetişkin düzeyinde cinsiyet hormonlarını yani androjen (erkeklik hormonu) ve östrojen (kadınlık hormunu) salgılama emrini vermesiyle başlamaktadır
Kızlarda Puberte

Kızlarda ergenlikle ilgili ilk belirti göğüslerdeki büyümedir. Göğüslerin gelişmesini aynı yıl içerisinde pubis bölgesinin kıllanması izler. Cinsiyet organlarındaki gelişim ile bedensel gelişim paralellik göstermektedir. Boy uzaması maksimal noktasını ulaştıktan sonra menstrüasyon başlar


Puberte döneminde birincil ve ikincil cinsiyet özellikleri de kazanılmaktadır. Birincil cinsiyet özellikleri vajina, uterus gibi üreme organların ve beden yapısının gelişimi ile ilgilidir. İkincil cinsiyet özellikleri ise kalçaların genişlemesi ve yuvarlaklaşması, bacak ve kolların daha şekilli olması, pütürlü bir cilt, kalınlaşma, vücudun kıllanması, göğüslerin gelişimi gibi cinsel olgunlaşmanın gözle görülebilir hale gelmesidir
Erkeklerde Puberte

Erkeklerde puberte döneminin başlangıcını işaret eden çarpıcı değişimler olmamakla birlikte erkeklerin cinsel olgunlaşması birkaç farklı aşamayı izlediği söylenebilir. Erkek çocuklarda ergenliğin ilk gözlenen belirtisi birincil cinsiyet özelliklerinin kazanılmasına bağlı olarak testis ve skrotumdaki değişikliklerdir. Testislerdeki ilk değişikliğin belirlenmesinden 8-12 ay sonra penis uzunluğu ve çapı büyümeye başlar. Aynı dönem içerisinde penis yüzeyinde kıllanmalar meydana gelir


Erkekler de penisin büyümesi ile birlikte sperm üretecek olan prostat bezi ve semen keseleri de büyümektedir. Bu durumu ilk ejakülasyon takip eder. Sperm üretimi daha önceden başlamakla birlikte ilk ejakülasyon yaklaşık 13 yaş civarında meydana gelmektedir. Başlangıçta semen çok az sayıda spermi içerirken yaşa birlikte sperm miktarı da artış göstermektedir. Aynı zamanda ikincil cinsiyet özellikleri de gelişmeye devam etmektedir. 12 yaş civarında pubis bölgesindeki kıllanmanın ardından koltuk altı ve yüz bölgesinin kıllanması , sesin kalınlaşması ikincil cinsiyet özellikleri arasında yer almaktadır
Ergenlik dönemine ilişkin sorunlar

Pubertenin Zamanı: Erken ya da Geç Olgunlaşmanın Sonuçları
Erken olgunlaşan erkekler yaşıtlarına göre daha atletik bir yapıya sahip olurken grup içersinde de daha popüler olmaktadır. Aynı zamanda erken olgunlaşan erkeklerin benlik algılarına ve arkadaş ilişkilerine yönelik algıları daha olumlu olmaktadır. Ayrıca erken olgunlaşma ile yaşamda daha fazla sorumluluk alınması ve işbirlikçi olma arasında ilişki olduğu bilinmektedir
Pubertenin Zamanı: Erken ya da Geç Olgunlaşmanın SonuçlarıErken olgunlaşan kızlar için ise durum biraz daha farklılık göstermektedir. Göğüslerinin büyümesi kendilerini rahatsız hissetmelerine ve arkadaşlarından farklı hissetmelerine neden olabilmektedir. Ayrıca sınıf içerisinde henüz olgunlaşmamış olan arkadaşlarının şakalarına maruz kalabilmektedir
erken olgunlaşan kızlar erken yaşta cinsel ilişkiye girme davranışı arasında da olumlu bir ilişki bulunmaktadır.
Kendi yaşındaki erkeklerden daha zayıf ve küçük görünen erkekler yaşıtları tarafından daha az çekici bulunmaktadır. Beden yapılarının küçük olması nedeni ile sportif faaliyetlerde de dezavantaj yaşayabilmektedirler. Ayrıca toplumsal olarak erkekler kız arkadaşlarından daha uzun boylu olmalıdır düşüncesi yaygın olduğu için sosyal yaşamları da acı verici olabilmektedir. Geç olgunlaşan erkeğin karşılaştığı bu sıkıntılar ise benlik algısının düşmesine neden olabilmektedir. Buna bağlı olarak da ergenin yetişkinliğe geçişi uzayabilmektedir.


Geç olgunlaşan kızlar, ortaokul yada lise dönemlerinde yakın ilişkilerde ya da grup aktivitelerinde dikkati çekmemekte ve gözden kaçabilmektedir. Bu durum ise sosyal statülerinin düşük olmasını beraberinde getirebilmektedirBeslenme,Yemek Yeme ve Yeme Bozuklukları
Obezite
Anoreksiya nervosa
Bulimia nervosa

ERGENLİK DÖNEMİNDE PSİKO MOTOR GELİŞİM

dönem içersinde erkekler ve kızlar motor becerileri açısından da ulaşabilecekleri en üst beceriye sahip olurlar (15). Ancak ergenlik yıllarının başlangıcında motor becerilerde azalma yaşanmaktadır. Bunun nedeni ise kemik ve kaslardaki büyümenin farklı hızlarda olmasıdır.
Fiziksel Gelişimi Etkileyen Faktörler

Genetik Faktörler
Beslenme:
Hormonal Faktörler:
Hastalıklar:
Kazalar
Psikolojik Rahatsızlıklar
Sosyo-ekonomik Statü
Evrensel Değişiklikler:
Fiziksel Aktivite

Öğretmenlere Öneriler

Psiko-motor becerilerin (yazı yazma, müzik atleti çalma, vb.) öğretilmesinde çocuğun hazırbulunuşluk ve olgunlaşma düzeyi mutlaka dikkate alınmalıdır. Yapılması planlanan aktivite için çocuk gerekli olgunluğa ulaşmamışsa çocuk sadece belirlenen işi yapmakta başarısız olmayacak bundan fiziksel ya da psikolojik açıdan da olumsuz yönde etkilenecektir.


Öğrencilerin psiko-motor becerileri gözlemlendiğinde bireylerarası farklılıkların olması kaçınılmazdır. Bu nedenle de çocukları birbirlerine örnek göstermek yerine çocukların bireysel gelişim eğrilerinin izlenmesi, çocuğun özellikle öz-yeterlilik duygusunun gelişiminde etkili olmaktadır.


Okulöncesi dönemde çocukların denge ve koordinasyon yetileri tam olarak gelişmediği için okul öncesi eğitim kurumlarındaki fiziksel mekanlar çocukların yaralanmasını engelleyecek şekilde yapılandırılmalıdır


Okul öncesi dönemden başlayarak eğitimin herhangi bir kademesindeki çocuğun psiko-motor becerileri yaşıtlarına göre oldukça gerideyse çocuğun gelişiminin değerlendirilmesi için aile okul psikolojik danışmanına, rehberlik araştırma merkezlerine ve çocuk ergen psikiyatri kliniklerine yönlendirilmelidir


Bir öğrencinin fiziksel özellikleri aşırı şişman olmak ya da uzun boylu olmak gibi grubun genelinden belirgin bir farklılık gösteriyorsa diğer öğrencilerin kendisiyle dalga geçmesine neden olabilir. Bu nedenle de sınıf içerisinde öğrencilerin birbirlerini kabul edebilmelerini sağlamak amacıyla sosyal beceri etkinliklerine yer verilmelidir


Öğrencilerin görme ya da işitme ile ilgili bir takım problemleri sınıf içerisindeki akademik başarılarının düşmesine ya da sosyal ilişkilerinin bozulmasına neden olabilir. Bu nedenle de öğretmenler tarafından dönem başlarında görme ve işitme ile ilgili olarak tarama testleri mutlaka yapılmadır


Ergenlik dönemine girmeden önce ergenin bedeninde meydana gelecek değişimlerin anlatılması ergenin bedeninde meydana gelen değişimlere uyum sağlamasını kolaylaştırmaktadır


Sınıf ortamında öğrencilerin sadece akademik başarı ya da başarısızlıklarının ölçüt olarak alınması yerine öğrencilerin bir bütün olarak değerlendirilmeleri gerekmektedir. Öğrencilerin akademik sorunlarının altında uzağı görememesi, sesleri duyamaması gibi fiziksel kökenli etmenlerin yer alabileceği unutulmamalıdır



Çocukların oldukça hareketli oldukları ve enerjilerinin fazla olduğu 6-12 yaş dönemi içerisinde fiziksel aktivitelere de mutlaka yer verilmelidir

15 Mart 2017 Çarşamba

MUTLU OKUL ANAHTARI




Okul dönemi ,çocuğun yuvasından çıkıp dış dünyaya adapte olması,topluma karışması gereken zamandır.
Anaokulunda görev yaptığım dönemlerde şahit olduklarım ,öncelikle çocuk anne ve babası ile yatağını bile ayırmadan üçüncü şahıslar ile iletişime geçilmesini sağlamanın yarattığı travmatik krizlerdir.
Çocuk anne ile bağlı değil bağımlı haldeyken bunu kabullenemeyip kreşe anaokuluna bırakmak elbetteki doğru değildir.İşte bu nedenle yavaş yavaş okul ortamına alıştırmanın gerekliliğini savunuyorum.
Ben her ne kadar evi anaokuluna çevirsemde çocuğun sosyal ihtiyaçlarının ortaya çıkmasıyla araştırmaya başladım 18 aylık bir dönemde .20 günlükken havuza bırakan,6 aylıkken kalem vermeye başlayan biri olarak söylüyorum ki,ne kadar faliyet yaparsanız yapın ne kadar avmlerde etkinlik alanlarına sokup onun oyun arkadaşı olursanız olun ,çocuk yaşıtını mutlaka arayacaktır.
Çocuğun okula başlarken ağlamasının altında yatan korku Annem beni bırakacak korkusudur.
Bir çok psikolog arkadaşımdan da edindiğim bilgiye göre çocukla iletişim kurmak ,anlatmak gerekir.Düşünmek gerekirse anne karnında anlayan varlık doğduktan sonra nasıl algılamaz değil mi?
Ben küçük hanımla aynı yatakta hiç yatmadım dostlar.Ona anlattım hep onu nasıl beklediğimizi ,onu nasıl sevdiğimizi.Ayakta sallamadım Biberon vermedim .Emzik ile oyalansın hiç istemedim.Hep kendimi sundum ona .O uyuduğu an iş yaptım.O uyanıkken değil.Çünkü ben komşuya göre yada ritüellere göre yaşamadım.Ben hiç bir zaman komşuya ayrı tabak vermedim.En özelimin eşim  kendim ve kuzum olduğunu düşündüm her daim..
Evin dağınık olmasından mutsuzluk değil mutluluk duydum .Ve minik insanımla yaşadığım anlarım şükrüm oldu benim için..
Oyunlar oynadım .faaliyetler ,etkinlikler ..Lakin büyüdükçe arkadaş ihtiyacına dur diyip görmezden gelemedim.18 aylıkken haftada 3 gün ikişer saat oyun alanına başlatmaya karar verdik anne ve baba olarak .Ben miniğimi camdan izlerken, pamuğum beni görmüyordu ve yavaş yavaş öğreniyordu.
Her saat söylediğim şey şu ki hala daha Biz seni kendi isteğimizle asla bırakmayız.Hatta ilk söylediği cümle de iyiki basın (iyiki varsın)oldu.Velhasıl hareket merkezine başladığında söylediği şey  anneler bırakmazdı.Daha sonra anaokuluna gitmek istedi meleğim..Uzun uğraşlar(okul arayışları) sonrası okula ilk adımını attı.
Demem o ki,aile bağlarını kurarken bağımlılığa kaçmamak gerekir.
Bizim evde akşamları tv izlenmez .Birlikte oyun oynanır .Aradığı ilgi ve sevgiye doyabilmesi için..
Çünkü bana göre bir çocuk, sevgiyle ve şefkatle büyür dostlar.Bitki gibi suyunu vererek değil.
Ruhu huzura kavuşur .Sadece yemek, ekmek ile değil.
GÜVEN anahtarı okul kapsını gülücük ve mutlulukla açan çilingirdir örneğin..OKULA gözyaşı olmadan huzurlu vede mutlu baslayabilmenin püf noktasıdır demek istediğim . .
Tüm bunları yazarken çocuklarımızın özgün olduklarını da hatırlatmak istemekteyim.
Ve bu dünyada çocuklarımıza ,tüm dünya çocuklarına güven dolu ortamda yaşam dilemekteyim


TOPLANIN AİLE KEYFİNDE REVERSİ-(OTHELLO) TURNUVASI VAR



Dünyanın ilk bilinen zeka oyunlarından başlayarak merak sardım dostlar.Stratejik,zeka oyunlarını severek oynayan bir aile olarak bu sefer Reversi yani Othello oyununu yapmaya karar verdim.
Reversi yada Othello 1883 te İngilizler tarafından popüler olmuş bir oyundur.Fakat 1971 te Othello olarak tanımlanmış,Goro Hasegewa tarafından patenti alınmış,1973 te Othello birliği kurulmuştur.
İlk Ulusal Othello şampiyonası 4 Nisan 1973 te  yapılmıştır.Sheakspear oyununun Othellosu da kim siyah kim beyazdır diyerek oyuna atıfta bulunulmuş,1975 te oyun ABD de satışa sunulmuştur.


Oyunun kurallarından bahsedecek olursak,8*8 lik karede oynanır.Ben köpük kutunun kapağını çizerek başladım işe..Daha sonra 64 adet taş olması için önce bir kartonu 50 kuruş ile yuvarlak çizdim kestim .Köpük zemin beyaz olduğu için ben mavi ve kahverengi ile kestiğim kartonu aynı yuvarlak şekliyle ve tutkalla yapıştırdım.yani üç karton (ortada gözükmeyen mukavva bir tarafı mavi karton ve diğer tarafı kahverengi karton olarak yapım aşamasını tamamladım.Oyunun hedefi rakipten daha çok taş çevirmektir.Amaç rakibin taşlarını kendi rengine çevirerek rakibi ele geçirmektir.
Ortaya başlangıçta 4 taş dizilir.
Ailece oynanabilecek,5 yaş üstü stratejik oyunu oynarken keyif alacaksınız.
Bizim bu akşam evde turnuvamız vardı
Küçük hanım 47 babamız 17 yani mavi taş kahverengiyi yendi.
Basit yapılabilen ve zevkle oynanabilen bu oyunda akşamları çocuğunuzla buluşmaya ne dersiniz?
Ben karton ve köpükten hazırladım.
Evet dostlar

Bana göre,emek verilerek yapılan hediye ile ,sevgiyle harmanlanan ilgi ,aile kelimesinin anlam kazanmış hali ve mutluluk kaynağıdır.

Ailece mutluluklar ve iyi keyifler dostlar.
Hadi toplanın aile turnuvası var😄

😄

14 Mart 2017 Salı

DİKKAT HERYERDE UZMAN VAR



Doktor olmak öyle ünvandan ibaret değildir.Senelerini verirsin..Gecelerini..gündüzlerini..Kitaplar dostun olur ve dersler dertleştiğin sevgilin..
Herkes gezip tozarken sen önüne yığmış olduğun kitaplara sarılıp oturursun evinde..Güneş senin için bilimden ibarettir .Ay senin için uykusuzluk..
Sabah anatomi dersindir ve sen cafede içilen kahve ile keyifli saatler yerine biyokimya,genetik ,halk sağlığı,biyoistatistik, histoloji ve niceleri derken en fazla davranış bilimlerinde keyif çatabilirsin.
Herkes 4 yıllık ve 2 yıllık iki üniversite bitirirken bu zor derslerini geçersen anca bir fakülteden mezun olabilirsin.Mezun oldun diyelim .Hemen o janjanlı ünvanın yanında ,o çabaların seni en iyi yerlere getirmez tabii..Emek vermelisin .Gece nöbetleri,staj süren ,zorlu hocaların takdirleri ve bir bakmışsın ki sen okula başlarken yeni doğan çocuklar okula giden koca çocuk olmuşlar..
Seni her yerde görenler soru sorar öncelikle ..Soruların ardı arkası kesilmez.
Ama nedense herkes senden iyi bilir herşeyi..Organik anneler ,doktor olmayan doktorlar vardır örneğin..Televizyonlarda boy gösteren yada takipçi satın alan herkes bu ünvanı yada bir başka mesleğin etiketini yapıştırıverir üstüne..
Sözüm tamda meclisimden dışarı annelik öğretenler mi ararsınız?Psikoloji danışmanı olanlar mı?Her sosyoloji okuyan halkın psikolojisinden bahsebilecek zannederken,iki dükkan açanlar organik muhabbeti ile halka direktif verir.Bunu yiyin bunu yemeyin..
Öğretmen olmayan öğretmen ,doktor olmayan doktor ,uzman olmayan uzmandır velhasılı..Seminerler kurslar verir..Bir bakmışsınız etiket edinmiş tüm çaba sarfedenlerin emeğinin üstüne koca bir çizik atmıştır demek istediğim.
Evet dostlar .Söylemek istediğim şu ki ,burada ne annelik öğretme niyetim nede ben iyi bir anneyim diyenin ispatı bu yazıp çizdiklerim.Sadece bende herkes gibi kendine has özgün bir anneyim.
Özgün anne demişken facebookta paylaştığım,adım kullanılarak açılan sahte profilden şikayetçi olmak dışında ,insanların etiketlerini ,değerlerini ,emeklerini çalarak maddi kazanç sağlama uğruna vicdanını satanlardan ürkmekteyim.
Bir psikolog ,bir eğitimci ,bir doktor kolay yetişmeyeceği bilinciyle sizlere içimi dökmekteyim
Diploma sadece kağıt parçası değildir dostlar.
Candır.Bedenini teslim ettiğin doktoruna canını emanet edişin,
Ruhtur.Ruhunu bırakıp çocukluğuna döndüğün psikoloğundur
Yada bazen kalbindir.Eğitim verdiğin..
Diploma yıllarındır emeklerinin tuzla buza dönüşeceğini görmek istemeyen ,bir meslek için çaba sarfeden insanların altın bileziğidir.Sadece ün yapmak için kullanılacak isim etiketi değil.Tüm çaba veren ,insan sağlığını önemseyen gerçek doktorlarımızın haklarını alabilmek adına ilan edilen gün bugündür.
Tıp bayramınız bir gün değil ,insanlığı kurtarmak adına,
verdiğiniz mücadele bilime katkı sağladığınız her anınız kutlu vede mutlu olsun

 Şiddetsiz ,sağlıklı vede uzman  gelecek bir ömür dilerim.
Kendi kendine koyduğu etiketi ile değil, emeğiyle uzmanlaşan herkesin önünde saygıyla eğilirim.
Bu yüzden dikkat heryerde uzman var demekteyim.Bilmem sitemimi harflere aktarabildim mi dostlar.

13 Mart 2017 Pazartesi

VİTAMİN DEPOSU KEREVİZ KÖFTE

Sebze meyve herkes yemeli ,Çünkü onlar bol vitaminli ..Onları yemezse çocuklar..Pembe olmaz yanaklar..
Bütün gün küçük hanımdan  dinlediğim şarkı dostlar.
Sabah kahvaltısında doping krep hüpleten minik eller akşam olunca peyniri yemeğin içinde yer.
Öyle bir tarif ki tadı damağınızda kalan ,çocuklarınızın çok sevdiği bir kereviz köftesi yapıyoruz
Çocuklar köfteyi çok sever malum .Peki ya kereviz?Bu iki güzel yemeği birleştirip yapmaya ne dersiniz?Öyle sadece içinde kereviz yok tabi ..Neler mi var ?Neler yok ki  vitamin deposu köftemizin hadi başlayalım tarifini vermeye..




Gerekli Malzemeler
1-1 adet orta boy kereviz
2-1 adet orta boy patates
3-2 adet havuç
4-1 adet yer elması
5-3 dal taze soğan
6-Maydanoz
7-Dere otu
8-Bayat ekmek
9-Süt
10-Lor
11-Kaşar peyniri
12-2 adet yumurta
13-Un
14-Tuz

Kereviz,havuç,patates  ve yer elmasını rendeliyoruz.Taze soğanları ,maydanoz ve dere otunu ince ince kıyıyoruz.Bir kasede ekmek içini ufalayıp süt ve yumurtayı ekmeklere yediriyoruz.Tüm malzemeleri karıştırıp,lor ve kaşar peynirini en son tuz ve ununu ilave edip yoğuruyoruz.
Şekil verip isteğe göre tavada isteğe göre fırında kızartıp,ev yoğurdumuzla servis yapıyoruz.

Afiyetle  bol  vitamin alıyoruz.Ve hep birlikte tekrarlıyoruz.Sebze meyve herkes yemeli çünkü onlar bol vitaminli.Herkese şifa olsun dostlar😆


ALTERNATİF KAHVALTI - DOPİNG KREP






Ben sabah kahvaltılarını önemseyen biriyim.Anne olunca sütünü içsin, taze taze  yumurtasını yesin,her gün yaptığım taze ekmeği bitirsin diyorsunuz benim gibi biliyorum.Ama bazen çocukların istekleri ve iştahları sizin isteklerinizle aynı doğrultuda olmuyor.Zorlamadan alternatif üretmek zorunda kalıyorsunuz.Böyle bir alternatif buldum bugün yine..Dün babamız dışarıdan rulo pasta almış ,benim  canım anlık tatlı istedi diye.Sabahta ısrarla küçük hanım tatlı ve çikolatalı bir şey istiyorum dediğinde, olabilir ,en nihayetinde can bu çekebilir dedim içimden.Ve  yumurta süt olan bir tarif için kolları sıvadım ,minik elleri yardıma çağırdım hemen.

Tarifi verelim dostlar.
Gerekli Malzemeler
1-1 yumurta
2-Yarım bardak süt
3-Yarım bardak un
4-Kaşığımızın ucu ile çok az miktarda şeker ve tuz
5-Kakolu istediği için yarım kaşık kakao
6- Az miktarda sıvıyağ
İçi için
1-5 ceviz
2-Yarım kivi

Yumurta ve sütü minik eller çırptıktan sonra, şeker, tuz ve unu koyduk .Kakaoyu ilave edip karıştırmaya devam ettik .Sıvı yağ  azıcık ekleyip, tereyağladığımız krep tavasına kepçe yardımıyla koyup yaydırttırdık ve krepimizi  pişirdik.O arada 5 cevizi kabuklarından ayırıp ,öksürük ilacı için kabuklarını bir kaba koyduk ve cevizleri minik kollar güçlensin diye havanda dövmesi için teslim ettik.
Küçük hanım çok iyi bir şekilde cevizleri dövüp neredeyse moleküllerinden ayırdı..😆
Tabağa aldığımız krep içine sıcakken biraz bitter çikolatalı Sarelle sürdük ve içine cevizleri ve yarım kiviyi dilimleyip krepi sardık.Üzerine biraz daha sürüp ve bir dilim kivi koyduk.

Muhteşem oldu yanında sütle 5 dakikada bitirdik..
Tabii ben anne olarak fazla kalori almamak adına azıcık bıraktığı kısımdan aldım.Ve bayıldım.
Tavsiye ederim
Akşam için kerevizli kaşarlı  bayat ekmek köftesi yapacağız  Yanına semizotlu yoğurt ..Ve gün içerisinde peynir ,yumurta, süt ,sebze ve  meyve her vitamini almış olmanın mutluluğu saracak içimizi.Öğle yemeğinde ise çorbamız ,inegöl köftemiz , ve vitaminli makarnamız var.
Akşam için kaşarlı kerevizli bayat ekmek köfte tarifimiz, ilerleyen zamanlarda  blogta yerini alacak.


Herkese afiyet olsun dostlar.

12 Mart 2017 Pazar

5-6 YAŞ GELİŞİM



5 - 6 YAŞ MOTOR GELİŞİM
Büyük Kasların Motor Gelişimi
 Bedenini kontrollü olarak kullanmada ustalaşmıştır.
 Denge ve vücut koordinasyonu oldukça iyidir.
 Grupla oynanan kurallı top oyunlarını oynar.
Çift ayak sıçrayarak ip atlar.
Küçük Kasların Motor Gelişimi
 Giyinme, beslenme, temizlik, kendine çeki düzen verme gibi öz bakım ihtiyaçlarını karşılar.
 Kalemi, makası, fırçayı ustalıkla kullanır.
 Boyama, çizme, kesme, katlama, yapıştırma gibi etkinlikleri beceriyle yapar.
 Resimlerinde kompozisyonlar oluşturur.
5 - 6 YAŞ SOSYAL-DUYGUSAL GELİŞİM
 Ailesine, okula ve topluma uyumu belirginleşmiştir.
 Grup oyunlarını tercih eder.
 Arkadaş tercihi belirgindir.
 Empati yapmaya başlar.
 Erkek çocuklar babayla; kız çocuklar anneyle özdeşim kurar.
5 - 6 YAŞ DİL GELİŞİMİ
 Yetişkin diline yakın dil becerisine sahiptir.
 Bilmediği sözcüklerin anlamlarını sorar.
 Espri anlayışı gelişmeye başlar.
 Sohbete katılır.
 Öykü anlatır.
5 - 6 YAŞ ZİHİNSEL GELİŞİM
 Mantıklı düşünce yapısına sahiptir.
 Kavram bilgisi oldukça fazladır.
 Bazı zaman kavramlarını kazanır.
 Sağını – solunu bilir. Yön kavramını bilir.
 1 – 10 arası rakamları sıraya dizer.
 5 biçimde toplama – çıkarma yapar.
İsmini yazar.
 10 sözcüğü okur.
 Öğrenmeye ve keşfetmeye çok isteklidir.