Bugün nereden başlayacağımı bilememekteyim değerli okuyucularım.
Öylesine doluyum ki..İsyan mı etsem kullara ,yoksa sen bilirsin Yarab diyerek sussammı bilemedim.
Bu sayfayı açarken biraz iş, biraz eğitim demiştim ya..Biraz ise güncellik ..Yani kısacası hayat demiştim ...bizden hepimizden haberler ...
Gelen şehit haberlerinemi yansa yüreğim, yoksa bu ülkede eğitimin küçümsendiğine mi ...ekmek mücadelesinde olup iş bulamayan gençleremi ..yoksa onların sırtından bedava çalışmasını isteyecek kadar emek çalanların haramzadelerin atamızın ismini kullanarak yüzsüzlüğüne mi, kimilerinin bu vatanı kendileri kazanmış gibi zevkini sürmelerine mi ne dersiniz dostlar siz söyleyin...Bugün yaşadıklarımdan küçük anektodlar..
Velhasıl gelelim içimi dökmek istediğim asıl konumuza..İçimde kalan yaraya..
Evet..20 Martta açtığım için sayfamda Çanakkaleden bahsedemedim ...Oysa bizim şah damarımızdır Çanakkale..Bir günümüz değil her anımızdır ..Sevdamızdır..Yaşamamız Varolmamızdır...Çığlıklarımız, Dualarımızın bu hayatta karşılık bulmasıdır .Aşkımız ,Vatanımızdır..
Siyaset aracımız değil, atalarımızın ruhuna fatihalar yollayışımızdır...
Şükürdür ..İmandır.İnanışımız ve kanımızdır..
Ak yıldızımız Al bayrağımızdır..Aslında kardeşlik türkümüzdür Çanakkale ..
Bir yandan yoksullukla mücadelemiz ,bir yandan maneviyatımız sonucu maddiyatımızı da geri kazanışımızdır.
Korkuların olmadığı ,İstiklal marşımızın Korkma diyerek başlangıcıdır..
Edincikli Mehmet Erin kolumu kes diyerek gık bile dememesidir.
Ali Kadir Amcanın Babasının resmini dahi görmeden büyümesi,
Şemsi Nenenin Üç günlük eşini incileriyle,yüz görümlükleriyle beklemesidir.
İvrinlikli Ali Çavuşun yedi bin şehit arasında babasını arayışı,
Şehit Ali Osmanın yaralı olmasına, iyileşince izin verilmesine rağmen, cepheyi terketmeyişi,ailesine mektup gönderdikten üç gün sonra şehit düşmesidir..
Daha bıyıkları dahi terlemeyen kahraman Yozgatlı Kınalı Hasanın,
İzmirli Mehmet Oğlu Hasanın ve nicelerinin hikayesidir.
SADECE ÇANAKKALEMİ..HAYIR KURTULUŞUN ,SAKARYANIN BİR MİLLETİN YENİDEN DOĞUŞUNUN DESTANLARIDIR .
Utanmasam göğsümde İngiliz gururu olmasa Türkleri ayakta alkışlayışım kaçınılmaz olacaktır diyenlerin hezimetidir.
Yüzyılda bir milletlere komutan gönderilir diyerek , Gazi Mustafa Kemali, Atatürkü savunmasına ekleyenlerin üzüntüsüdür.. Müthiş bir başarıdır.
Nene hatunların yüreği,Şerife bacıların bebeklerinin üzerinden örtülerini alıp cephaneyi korumasıdır.
Aydınlı Çete Emir Ayşenin adam olmasıdır ..
Halime Çavuşun anne ve babasını ,belkide ilk kez dinlemeyerek mücadeleye koşa koşa gitmesidir..
Hafız Selman İzbelinin, meclise girmeyi redetmesi ancak savaşmayı, mücadeleyi istememezlik etmemesidir..Yılmamaktır ..
Gördesli Makbulenin şehadetidir
Tayyar Rahmiyenin Kadın olduğum halde yılmıyorum diyerek tüm halkı yüreklendirmesidir.
Kara Fatmanın eşini kaybettiği haberini almasına rağmen, İzmiri için mücadeleye devam etmesidir.
Zor günlerden düzlüğe çıkmak adına can verenlerin adıdır TÜRKİYE..Atasına tapma adına değil şükür adına teşekkürün Türkün Atası demesinin nedenidir...Namusunu ,arını kurtarıp, dininin yaşamasının ön koşuludur..
Siyaset değildir .İşin özü sağ ,sol mezhep değil topraktır .Bir miletin hayatta kalabilmesi adına Can vermektir.Canını ,cananını feda etmektir..Kolay değildir .Zoru başarabilmektir.
Allaha minnet duygumuzdur.. secde edişlerimizdir.
Hal böyle iken nereye gidersek gidelim kanımızın kaybolmayışıdır zaman ..Değişmeyişidir..
Evet dostlar ..
İçimize kazınan ,sabırla yoğurulan vatan aşkının volkan gibi patlamasıdır bugünki sözlerim..
Hiç bir millete düşman olmayışımız sadece savunmamızdır ..
Bugünki işsizlik açlık ortamını düşünürken ,bu vatanı bize emanet edenlerin yaşadıklarından utanışımdır.
Ve zorluk mücadele neymiş bu isimleri yazarken anlayışlarımdır.
Hayata bağlanmak için, hepimizin güç bulmaya çalışması ,mücadeleyi bırakmayanlara borcumuz olmalıdır..
23 Mart 2015 Pazartesi
21 Mart 2015 Cumartesi
İŞ SİZ SİNİZ
İŞ DÜNYASI..
Rekabetin bol olduğu ,başarının hedefinde koşulduğu ,özel hayattan daha fazla yaşam alanımızın olduğu bir dünyadan bugünlük Merhaba demek istiyorum siz saygı değer okuyucularıma .Ancak iş dünyasına giriş yapmadan önce işsizlikten söz etmenin uygunluğundan yola çıkmayı istiyorum ..
Hani şu rakamlarla basit gibi görünen ,anket sonuçlarında 3 milyon 145 bin kişiden başlayarak rotamı çiziyorum.
Evine ekmek götüremeyen ve iş bulamadığı için her gün psikolojisi bozulan çok sıfırlı istatistiklerden...Paradan altı sıfırı attığımız gibi bir çırpıda bu rakamları sıfırlayabilsek keşke diyorum.
Suç oranlarını indirmek için eylemler yapmak yerine, eğitimi ve sistemi değiştirsek nasıl olur diyorum?ve bu cümlemde yalnız olmadığımı da hissediyorum...
Çok mezun var deniyor ..Mesela nasıl olur diyorum çok mezun olmasa?..Öyle ya... iş veremeyeceğin vatandaş umutlanmasa ...
Anadoluda bir söz vardır .Umut fakirin ekmeğidir denir.Ekmeğe dönüşemeyen umutlar çoğalmasa ..Hayal kırıklıkları birikip sosyal medya yada sokaklarda patlamasa...
Birde bu durumun insan kaynaklarını ele almalı aslında..Hani şu malesef çevremdende duyduğum saklanamayan acı gerçekler yaşanmasa...Şirketlerin en önemli ekip yöneticilerinden birinin insan kıymetleri olduğu ah bir anlaşılsa..
Personel yönetiminden söz etmiyorum. tabii ...Robotlaştırmayı ,yada sadece işe alıp çıkarmayı..Motivasyon kelimesinin tam anlamıyla kavranmasını ve uygulanmasını ,olumsuz yada olumlu geri dönüş sağlayacağız denilip aranmamayı ,bir mail atmanın çok zor olmadığını dile getirmek istiyorum.
Sosyal ağlarda ,bununla ilgili ne kadar çok yakınan insanın varlığından bahsediyorum.
Çok üzülerek söylüyorum ki görüntüden yada tanıdık olmaktan öte yada tecrübe kelimesinden ziyade kişilik envanterlerinin yapılmasından mesela ..Fakat bunları yapan kişilerin eğitim almış insanlardan oluşmasından...Sadece yapılmak için yapılması değil elbette ...
Kalkınmak mı istiyoruz ülkece?? öncelikle bunu sormalıyız kendimize...
Sonra.. İnsana değer vermeyi kavramaktan başlamalıyız basamakları tırmanmaya...
Motive mi ..Eğer bir çalışanınıza iyi ki işim var dedirtiyorsanız oh ne ala...
Performans değerlendirmelerinin adalet ve hakkaniyet içinde yapılıyor olduğundan emin olan, hepsi olmasada ,en azından çoğunluğun mutluluğundan dem vuruyorum şuanda.
Tecrübenin imkan verilmeden vuku bulmayacağından...
Örneğin herkesin bir başlangıç noktasının var olduğundan ...
Ve bir yerden başla mantığının yanlışlığından ...Herkesin yeteneklerinin kapasitesinin aynı olmadığından ..Tecrübeye saygısızlık yaptığımdan değil fakat ..
Aynaya baktığında herkesin bir EİNSTEİN olmadığından yada bir kalıptan çıkmadığından ...
Bunu nasıl bilebiliriz diyenler olacak muhakkak..İşte burdaki sır perdesini aralayabilecek ,cevher keşfedebilecek defineciler olmayı bilebilen insan kıymetleri uzmanlar olması için hiyerarşinin başını bilir kişi tayin edecek örneğin.
Akraba, konu komşu kapısı olmaktan, dayın varmı sorusu unutulmadıkça bu durumun çözüleceğini de pek sanmıyorum doğrusu.
Bir ilanın aylarca bir sayfada beklemesi ve binlerce iş görüşmesi yapmakla uzmanlık yapıldığı, ince elenip sık dokunduğu gerçek dışı sözlere bürünülmeyi bırakmadıkça, kaç umutlar yitip gidicek kimbilir?..
Şimdi bu yazımı okuyup bana kızan meslektaşlarım olacaktır mutlaka.. .
Ancak işini hangi dalda olursa olsun iyi yapana, saygımın sonsuz olduğunu ,yanlış anlaşılmaması gerektiğini ,acizane gördüğüm yaşadığım durumlardan ziyade olduğunu ,yinelemekte yarar olduğunu düşünmekte ve altını koyu koyu çizmekteyim
Sadece umutların yitip gitmesini değil ,Umutların yeşermesi gerektiğini tüm kalbimle dilemekteyim.Ve iş beğenmez denilen gençlerin yeteneklerinin keşfedilmesini ,bunun için fırsat verilmesi gerektiğini tekrar tekrar yinelemekteyim...
Unutmayalım ki ;doğru politika ,doğru yönetimle üstesinden gelinemeyecek sorun yoktur.Gerekli olan sadece etkin lider olmayı hani şu kriterlerde bahsedilen analitik düşünceyi uygulamayı bilebilmektir.
İş tecrübeyi sormaktan öte tecrübesizde olsa kaliteli insanlara kıymet verilerek işin kaynağını iyi oluşturabilmektedir.
Velhasıl işsizliğin kaynağına inmek gerekir.
20 Mart 2015 Cuma
KURTULMALI...
İlk yazıma Merhaba diyerek başlamak istiyorum.Bugün bir haber sitesinde ,bir değerimizin annesinin, elinden sımsıkı tutması sayesinde müthiş bir azmin başarısını okumuş bulunmaktayım.Adaşım Ayşegül'ü ve annesini tebrik etmek isterim doğrusu...Bir başarı hikayesinin, bir sevdanın öyküsü bu..Bir annenin ,evladına olan aşkından söz ediyorum .Evet okuyamaz, yapamaz dedikleri ön yargıların; sevgiyle ,aşkla nasıl sona erdiğini .ve şuan üniversiteyi bitirmiş çok akıllı bir kızımızın yaşam hikayesini paylaşmak istiyorum ..
Ayşegül 2 yaşındadır ve annesi eğitime başlatır .İlkokuldan liseye varıncaya dek ailesi hep aynı sözle karşılaşır.Okuyamaz .Olmaz.. Zihinsel engelli denir. Oysaki, engelin insanların önyargılarında olduğunu ispat etmeye çalışırcasına Ayşegül başarılı ve de akıllıdır .
Akıl dediğinde algılanan kavramların yanlışlığını dile getirmek istiyorum bugün ..Başarmak istediğinde imkansızlıkların tuzla buza dönüştüğünü ve sabrın önündeki başarısızlığın yok olduğunu...
İşin özü ,ne kadar doğrudur .Hayatta başarılamayacak hiç bir durum yoktur .Yeter ki istemesini ve istedikten sonra bir yolda ilerlemesini bilmeli insan ..Azmin yanında bir parça sabır ,bir parça kararlılık gerekli... Tabii birde eğitim ..
Hep kulağımıza aşina gelen bir sözdür .Eğitim şart!!!..
Beşikten mezara denir ve nice atasözleri söylenir.Oysa öğretime dahi ,sadece bir meslek edinme gözüyle bakarken,ve eğitimin anlamını içini doldurmadan sadece okullarda ararken..
Eğitim ailede başlar denir. Sık sık duyduğumuz bir sloganda budur.Fakat kaçımız elindeki televizyon kumandasını bırakır da çocuğuyla ilgilenir.???
Yorgunluktur bahanesi..Benimle oyun oyna baba yada anne diyen bir çocuğa 'Yorgunum' cümlesiyle bir gece daha geçiştirilir .Sonra devam eder nasihatlar ve sözler .Tüm bunlar senin için diye bağlanır ardı ardına cümleler .En güzel anlar ufak geçiştimelerin kurbanıdır ve bir bakmışsın yıllar yılları kovalamıştır.
Sonra..Zaman tersine akmaya başlar.Yavaş yavaş yaşlanmaya başlarsın , çocuğun için çalışmalarının onun gerisinde kaldığını farkeder ve susarsın.Tüm kelimeler kilit ,cümleler düğüm oluverir.Bir kum saatinin akıp gitmesi gibi elinde kalan sadece yaşayamadıklarındır ve hayal kırıklıkların .Veya imkanın varken hırsla hayatı harmanlayıp aşılamayan barajların.Nota not hayatın.İşinizin ne kadar yoğun olduğunu ve ailenizin sizin ilginizi beklerken boşluklarının sevgiyle doldurulamadığını anlarsınız.Oysa beklentilerinizin çocuğunuzun meslek hayatından öte olduğunu kavrarsınız.
Farkındalık anına varırsınız .
İşte tamda bu kelimeden söz etmek istiyorum..FARKINDALIK..Ne güzel kelime değilmi???.
Etrafındaki cevherleri ,yaşamın tüm ahengiyle farkedip kavrayabilmeli.
Azmin ,sabrın mücadelede olduğunu bilerek varış çizgisine doğru hareket etmeli...
Evet farkında olmalı insan .Ne istediğinin .Hayattan beklediğinin ve herşeyden önemlisi hayatta bir insanı neyin mutlu edeceğinin.Farkında olmalı Ve tüm yargılarından ivedilikle KURTULMALI... Dünya Down Sendromlular günü bugünde,aynaya bakarak bir başkasından ziyade kendimizi yargılamayı kavramalı ..
GÜNÜNÜZÜ GÖNÜLDEN KUTLUYORUM VE SİZLERİN YAPABİLECEKLERİNİZİN FARKINA VARIRKEN, SİZLERİ ÖTEKİLEŞTİRMEYEN BİR DÜNYA DİLİYORUM
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)